17 Kasım 2015 Salı

Aşk Tesadüfleri Sever

Başlığa inanmayın.

Tesadüf diye bir şey yoktur. Yaşadığımız her şey kaderdir.


Sevdiğim çoğu dizide veya filmde kaderin, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin sevenleri bir araya getirmesi beni çok etkilemiştir. Sanırım buna çok inandığımdan bir gün çok sevdiğim bir insan gidecek olsa kal bile diyemem.

Belki bunu yapmamın sebebi gururum veya kibrim de olabilir. Ama ben tamamen kadere olan inancıma bağlamak istiyorum :) 

Eğer bir insan veya herhangi bir şey benim kaderimde varsa ömrümün son nefesinde bile olsa beni bulacağına inanıyorum. Belki yanlış, belki doğru. 
Belki de hayatımın en önemli anlarını, mutluluğumu böyle kaçırıyorum. Ama yine de vazgeçemiyorum.

28 Ağustos 2015 Cuma

Suddenly it's magic!

Gördüğümden beri unutamadım onu. Resmen kalbimi çalmıştı. Hemen internetten araştırmaya, kim olduğuna bakmaya başladım. Araştırdıkça gönlümdeki yeri daha da büyümeye başladı. Kimden mi bahsediyorum? Tabiki Mario! (Gözlerinden kalpler fışkırır)

First love izledikten sonra bulmuştum bu filmi de. İzleyeli bir yıla yakın oluyor, telefonumun hafızasını karıştırırken ekran görüntüleri arasında repliklerini buldum. Dedim ki neden bloga yazmıyorum. Bu güzel filmden başkaları da yararlanmalı. 

Vee işte karşınızdayım!



Bir nevi tükenmişlik sendromuna giren Mario, yani filmdeki Marcus, şöhretinden sıkılarak bir süreliğine Filipin'e kaçar. Orda da esas kızımız Joey ile tanışır ve biraz sapık damgası yer. Halbuki kızın hayatını kurtarmış sayılmasına rağmen.


Kızımız pastacıdır. Çok güzel, ağız sulandıran cupcakeler yapar. -İzledikten sonra ilk defa cupcake yapmamı sağladı.- Ama Marcus onun mutlu olmadığını düşünür ve ona 'Sad Cupcake Girl' lakabını takar.

Yanlış hatırlamıyorsam film bu replikle başlamıştı. Filmi biraz dram, kaderin ayırdığı birleşemeyen genç çift klişesiyle beklemiştim. Ama beklediğim gibi olmadı.


Havada aşk kokusu var diye bir şarkı mırıldanmaya başlıyorum bu sahneden sonra. 

Filmde çok güzel olaylar oluyor ama anlatmaya başlarsam bütün filmi buraya yazıp sizi spoilera boğarım. O yüzden izleme keyfini size bırakıyorum.


Bence birine söylenebilecek en güzel şeylerden biri. Verilen değerin en güzel gösteriliş şekli bu iki cümle. 
Filmde beraber balona dileklerini yazıp gökyüzüne bıraktıkları bir sahne vardı. O sahne favorimdir. En güzel sahne bence o ve Marcus'un serenat yapmasıydı. Serenettan sonraki yüz ifadesiyle yazımı bitiriyorum.





10 Ağustos 2015 Pazartesi

High Society

"Aman Tanrım! Her yerden Chaebol yağıyor!" dedirten dizi :D


Benim için ikinci bir Hotel King vakası olan şimdiden gönlümü fetheden dizi.
Müdürümüz Joon Ki inceliğiyle diziye ayrı bi' sempatiklik katıyor.
Kızımız Yoon Ha da cesaretiyle beni etkiledi bayağı doğrusu. Hoşlanmaya başlayalı iki gün bile olmadan gitti açıldı müdüre. Tabi arkadaşının ve abisinin gazı vermesiyle biraz da.

Çıktı müdürün karşısına söyledi duygularını. Ama müdür reddetti :( Çünkü kendisi geleneklerine bağlı biri ve erkeğin çıkma teklifi etmesi gerektiğine inanıyor. Böyle de ilginç ve süprizlerle dolu. Tam bu adamın amacı ne, ne yapmaya çalışıyor diye kızarken gönlümü almayı başardı. (Sanarsın Yoonha'yla değil de benimle çıkıyor.)



( Yoon Ha içki içemem gibi bir şey dedikten sonra kimseye çaktırmadan bardağına su koyması da çok inceydi, gel de etkilenme.)

 

Dizi iyi hoş fakar Türk filmi gibi kader tam mutlu oldular derken onları ayırıyor, acı gerçekleri yüzlerine vuruyor. Eh chaebol olmak kolay değil.
Kaderin cilvesiyle uğraşan bir çiftimiz daha var. Bu sefer oğlan chaebol, kızımız normal.


Ah ah! Ayrılmamak için ne de güzel bir bahane. Sevgilim benden ayrılmak isterse ben de böyle söyleyeceğim.(Tabi önce sevgili lazım)

Zengin-fakir çift klişesiyle çok güzel ilerleyen bir dizi, replikleri yakında paylaşacağım. 





6 Ağustos 2015 Perşembe

Hello Monster! Vol2

Kendimi kaptırıp bir sürü ss replik vb çıkarttım ve kendimi aşıp video hazırladım. Bir göz atın derim, ikinci denemem olarak ben azıcık beğendim.

 
 Diziyi izlemeye son sürat devam ediyorum. Yeter artık herkes kendini göstersin! modundayım. Mutlu son istiyorum ey senarist! Herkesin mutlu olduğu bir son! Böyle de yufka yürekliyim(!) Ama ne yapabilirim çok tatlılar.


Ne kadar da güzel bir tebrik etme şekli profesörüm. Gözlerimden kalpler fışkırtıyorum. Adamdaki ciddiyete hastayım. Bir de mükemmelliyetçi değil mi? Ah - burada elini alnına koyar, tam bir Türk filmi efekti- Sanırım size aşık oluyorum Koreli Sherlock Bey. 



 Dizi zeki ve yakışıklı beyfendilerden geçilmiyor. Ah ah! Gerçekte de olsalar ya. Kendime bir koca adayı buldum bile. Ama malesef ki dizilerde. 

Bazen ben de Cha Ji An gibi kalıyorum. Adamlar resmen zekasıyla eziyorlar. Zaten avukat beyimiz de ne kadar uyuzluk, pislik yapsa da pek bir zeki. Aynı ... (Kime benzediğini söylemiyorum, izleyip öğrenin:)



Bu da davaların birindeki baba oğul. Umarım siz de geçmişe doğru gitmezsiniz Lee Hyun-shi.

(Bilgisayarımın ele geçirilmesiyle burda bırakıyorum ve romantik fan artlarımı sonraya saklıyorum.)

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Hello Monster!

Uzun süredir hiçbir diziyi tam bitirememişken, birazcık tükenmişlik sendromu(!) içindeyken beni kendine bağlayan dizi.


Başlarda Jang Nara'ya gözüm alışamasa da dizi beni kendine pek bir bağladı. Gece izlemeye başlamışken bi' anda sabah ezanının okunduğunu duydum, o derece. Daha sonra esas kızımızı da baya sevdim zaten. Hem dedim kendi kendime Seo İn Guk'un en son izlediğim dizisindeki -King of high school gibi bi' adı olması lazım- kızdan sonra öp de başına koy. O kız yüzünden diziyi yarım bıraktım. Her neyse konumuz bu değil. Dizi müthiş, şu ana kadar söylediğim gibi ben bayıldım.



Esas oğlanımız, yakışıklımız, biriciğimiz, sevdiceğimiz, ..., küçükken babasının sorguladığı bir psikopatla tanışır. Bu tanışmadan sonra babası onun bir canavara dönüşmesinden korkar, ona canavar gözüyle bakar. Daha sonra bu psikopat hapisten kaçarak biricik esas oğlanımızın hayatını yerle bir eder.


 Psikopatımız Kyungsoo nam-ı değer D.O (en son Exo'daydı değişti mi bilmiyorum, bayadır takip etmiyorum.) Ama ne psikopat. Zaten It's Okay It's Love'da belliydi psikopatlık potansiyeli.

20 yıl sonra esas oğlanımız artık bir profesör ve suçlu profil uzmanıdır.Profesör David Lee. Bir mail üzerine Amerika'dan Kore'ye döner. Özel suçları araştırma takımına danışmanlık yapmaya başlar.
Esas kızımız Cha Ji An da bu takım da dedektiftir ve Lee Hyun ile geçmişlerinde ortak bir nokta vardır. Lee Hyun'un gizli sapığı olarak uzun süre de takip etmiştir :D Onu ilk görüşte tanır ve olaylar başlar. 


Olaylarla ilgili hiçbir şey söylemiyorum çünkü ben anlatırsam bütün diziyi anlatırım en iyisi izleyin. Pişman olmazsınız.

4 Ağustos 2015 Salı

Ruhumun Polyanna tarafı: Kore

Gerçekçi yanımı bir rafa kaldırtan ve beni hayallere sürükleyen tek şey Kore dizileri sanırım. (Kitaplarım şu anda boynu bükük bana bakıyor, onları da unutmamak lazım.)
Normalde yabancı ve Türk dizilerinin çoğunu iki bölümden fazla izleyemezken Kore dizilerinin çoğuna -izlediklerime- aşığım diyebilirim. Etkisinden çıkmam da çok uzun sürüyor. Hatta etkisinden çıkamayıp bitirir bitirmez tekrar izlediğim doğrudur.



Ama dizilerin etkisinden çıkamayıp bir çok kez izleyen bir ben olmadığımı biliyorum. Aslında bunu da yakın zamanda arkadaşımın attığı mesajla fark ettim. Mesaj tam olarak şöyleydi: Heartstrings mi izlesek tekrar, çok canım çekti.

 O aralar ben de aynı durumdaydım ama bilgisayarı açmaya üşendiğim için telefondan hayran yapımı videoları izleyip kendimi avutuyordum sadece.
Bu mesajdan sonra oturdum bi' tur daha Heartstrings izledim.

Bu da benim için böyle bir tutku. Beni mutlu eden, gerçek hayattan koparan, ruhumun Polyanna tarafı. Aslında benim ütopyam.

Author Info

Followers

featured Slider